21 Mart 2017 Salı

olsun

yazmanın rahatlatacağını tahmin ederek yazıyorum bu sefer, bir terapi, bir kaçış, bir bilmem herneyse. dışardan çıktım bakıyorum şimdi, ruhum dışarda, hani bedene ait değildir ya ruh, ait olduğu yeri bulamıyor. bu başka bir şey. daha önce olmayan, yaşanmayan ve belki de bir daha hiç yaşanmayacak olan.

akışında giden her şey tepetaklak oluyor, kötü gibi görünse de iyi olacak bir durum değil bu. her şer de bir hayır yoktur, hayır olan hayırdır zaten. anlamadığım bir durum, idrak edemediğim bir konu yok. idrak edemediğim tek şey her şey benim için bu kadar kolay olmazken, nasıl oluyor da rahatlık bu kadar kanlarına işlemiş oluyor. yapılan her şeyi söylenen her sözün aslında gerçek olmadığının kanıtı gibi karşımda duruyor ruhuma işleyen.

şimdi düşündüğümüz kavramlar boyut değiştiriyor, ruhum olduğu gibi durmuyor artık, fazlasıyla yıpranmış fazlasıyla kesiğe sahip. acı veren yanı ise kesiğin olduğu yerin iyileşmek istememesi. iyileşmek çare değil. iyileşmek kelime anlamı gibi her zaman iyi olmak değil.

stand by modu olsa ruhumun konuşmasam, düşünmesem, hissetmesem ya. hissetmemek önemli. hissetmemek değerli. hiç bir zaman olamayacağım kadar hissiz olmam gereken zamanlardayım.

olsun.

9 Mart 2017 Perşembe

güneşli günler göreceğiz.

bugün  Pazartesi gibi gözüken bir Cuma, aslında günlerin suçu yok. sıkıntı; yapmak istediğimiz şeylerle alakası olmadan geçen, olmak istediğimiz yerden çok uzak günler olması..

bugün biraz hava gibi içim kararmış, yazmak iyi gelir diye düşündüm. düşünürken kelimelerin havadaki tozlar gibi dağınık olduğunu fark ediyorum. bunun sebebi kafamın karışık olması mı belimin ağrısı mı onu bilemiyorum tabi. odaklanamadığım kesin. 

biraz güneş açsa, azcık çimlere uzansak belki her şey düzelir. bi piknik yapsak, ayakları denize soksak, sessizce otursak. diğer yazılarda da yazdıklarımın ortak bir noktası var. heralde herkesin hayali olduğu gibi tası tarağı toplayıp ege kasabasına yerleşmek gerek. 

Bugün kısa kesip daha güneşli bir günde görüşmek dileği ile. 

öperim.