6 Aralık 2012 Perşembe

herşey.

baydı. bu durum uzun sürdü, sürüyor. hoşuma mı gidiyor? bilmiyorum. düşünmek bile iyi sandığımdan, özlemek o kadar değil. anlatmışmıydım. baya fazla olsa gerek, dünyanın bir ucunda bile.

ayrı bi sıkıcı. orda olmamam mı bilmiyorum, ama galiba alakası yok. melankolik halleri sevmezler bilirsiniz, bilirler. tadındasındır. sadece seversin.

bunu çok fazla tekrarladığımın farkındayım. ama hiç bu kadar tekrarladığım, tekrarı bu kadar sevdiğim olmamıştı. etrafımdakiler bilir zaten, o yüzden sıkılmazlar bu tekrarlardan, gözlerimin parladığını görünce.

(saçma sapan düşünme yine. tabiki senden bahsetmiyorum. bi de bırak artık.)

yazdım aslında biçok şeyi hepsini biliyoruz. bu yüzden sadece bekliyoruz. aslında beklemek mi dersen pek değil. böyle.

çok saçma burdakiler. sakinlik var, ama aslında olması gereken yok. neyse.


26 Kasım 2012 Pazartesi

o değil de.

kısa bir mola. takıntılar takıntılar. çok fena...... neyse gezdik gördük. 10 günde 4 şehir. Adana güzel bi yer. diğerleri bildiklerim. yemek alışkanlıkları tabi ki bizden farklı. baya bi et olayı var. hatta başka bişey yok gibi. ama o da çok iyi tabi. kahvaltıda bile.... yediğim içtiğim bana kalsın gördüklerimi anlatayım desem, mümkün değil. sanki yemek turuna gitmiş gibiydik. bu yüzden bir öneri:


Kazım büfe. çok iyi gerçekten. karışık tost dedikleri sucuk+kaşar klasik. ama bi muzlu süt var ki... denemeniz lazım. hatta Adana'ya giderseniz içmeden dönmeyin derim. Fakat çok tatlı sevmiyorsanız, sipariş verirken şeker koymamalarını söyleyin.

Bunun dışında insanlar, misafiri çok seviyolar. gecenin kaçı olmuş bir ikramlar, bir hizmetler. doğu kültürüne çok daha yakın. şehir turuncular içinde, sokaklar mandalin kokuyor. neyse yarın 375939. uçuşumuzu yapacağızz. uçak alsam daha ucuza gelmişti. öperim.

12 Kasım 2012 Pazartesi

gecenin kaçı olmuş, hala sokaklardasın

gece yürüyüşleri devam ediyor. sanırım burayı gece seviyorum. turist yok, hafif tatlı bir kalabalık. artık yol tarif etmeye de başladım, tarzanca da olsa anlaşıyoruz. hadi bikaç fotoğrafla Roma sokaklarına bakalım..


Piazza Barberini'nin orda ufak bir çeşme, tam Bernini Otel'inin yanında.


Burası da Piazza Barberini. Ortadaki çeşme ise, 1637 yıllarında tamamlanmış olan Triton Çeşmesi’dir. Olimpos’lu tanrılar arasında denizler hakimi Poseidon’un oğlu, belden aşağısı balık, üstü insan şeklinde olan Triton’u Bernini bu çeşmesi için konu olarak seçmiştir. Deniz kabukları ile sembolize edilen Triton, dört yunus balığı tarafından taşınan büyük bir istiridye kabuğuna oturmuş, iki eliyle tuttuğu helezoni deniz kabuğu boruyu üflemektedir. Borudan fışkıran su, hepsinin birden sulara dalacakları hissini veren dramatik bir anı yakalamış olan kompozisyonu tamamlar. İnsan seven Yunusla arasına konmuş arılar papalığın amblemleridir, ve arkadaş canlısı Triton, burada, Papa III. Urban’ın insanların dostu olduğunu simgeler.

Bu meydanın karşısında bir kaç bar var. Bu arada burdaki "bar" anlayışı bizdeki gibi değil. Heryerde zaten içki satılıyor. Bu barlar da, insanların arkadaşlarıyla birşeyler içmeye gittiği bizdeki cafe mantığında yerler.



Bu resimler de, Barberini sinemasından. Arkadaşı beklerken bi göz attım. Ufak bi girişi var, tavandan klasik tarzda bi avize sarkıyor. Fotoğraflar telefonla çekildiği için pek iyi değil idare edin. O gün yağmurlu bir gün olması sebebi ile dikkatimi çeken, şemsiyeler heryeri ıslatmasın diye, girişe  poşetler koymuşlar,  tüm marketlerde poşetler ücretli olmasına rağmen burda GRATIS yani ücretsiz, güzel bişeymiş. bol güneşli günler olsun.

9 Kasım 2012 Cuma

covanni var dediler geldik.

şimdi herkesin bi algısı var biliyoruz. "italyanlar çok yakışıklıymış." tamam biz de demiyoruz çirkinler diye ama, yok. öyle bişey yok. her yerde olabilecek kadar, eli yüzü düzgün tipler var. hani italyan kızları güzel deseler hadi bi derece tamam dicem. yok yok vazgeçtim o hiç değil.

zaten erkeklerin tip olarak bizim türklerden çok farklı olduklarını söyleyemem. ama valla türkiyede daha fazla yakışıklı insanla karşılaşırsınız. neyse hadi tip zaten önemli değil. bizde nedir bi yere beraber gittiysen, beraber dönersin di mi? olur da bi gün italyan birileriyle dışarı çıkarsanız öyle bişey beklemeyin sakın. tam çıkarken ben sonra gelicem hadi görüşürüz diyebiliyorlar. yani insanları pek umursadıkları yok, kendi işlerine nasıl geliyosa öyle. bu demek değil ki kötü insanlar, aksine gayet iyiler ama yaşam tarzları bu. aşırı uyuşuklar mesela. haftaiçi akşam dışarı çıkarmanız bir mucize.

bi de biri burdaki erkeklere, o kazaklarını ya da montlarını az sonra roman havası oynayacakmış gibi bellerine bağlamaktan vazgeçmelerini söylemeli. şimdilik bu kadar. öperim.

2 Kasım 2012 Cuma

Davud var dediler geldik.

evet Floransa'dan başlayalım. ilk durağımızdı. o kadar fazla yere gittik ki hepsi birbirine karıştı. bu yüzden fotoğraflarla bi bakalım nası bi yermiş. en önemli görmeniz gerekenlerden birinin Michelangelo'nun Davud heykeli olduğunu çoğumuz biliyoruz. heykelin orjinali Accedemia dell'Arte del Disegno'da. biz içeri girme fırsatı bulamadık. Michelangelo'nun en önemli eserlerinden tabi. heykel 1504'te tamamlanmış. Michelangelo ayrıca Roma'nın inşa edilmesinde önemli bir rol oynamış. Vatikan'daki Sistine Şapeli'nin içinde de eserleri yer alıyor. neyse bu kadar tarih dersi yetti sanırım. ben müzeyle uğraşamam derseniz heykelin bir kopyası Piazza Signoria'da.


Piazza Signoria

heykelin diğer bir kopyasını da Michelangelo Tepesi olarak bildiğimiz Piazzale Michelangelo'da görebilirsiniz. ayrıca buradan baktığınızda tüm Floransa ayaklarınızın altında. özellikle akşam saatlerinde ışıklandırmalardan dolayı çok iyi bi görüntü oluşuyor. bu arada merkezden Michelangelo Tepesi'ne taksi ile gitmiştik yürümekten halimiz kalmadığı için, yaklaşık 10 euro tutmuştu. ama yürüyebilirsiniz de, tabi biraz merdiven tırmanmanız gerekecek.




Piazzale Michelangelo

şimdilik bu kadar. bu fotoğraflarla idare edin artık, maalesef bizim olmadığımız bir fotoğraf bulamadım. hadi kaçtım.

1 Kasım 2012 Perşembe

Azizim, ne olacak bu işler.

bi türlü bitmedi şu sorunlar. neymiş bu erasmus başımızı yedi. Bu İtalyan'lar pek pratik değiller. prosedür gereği iki yazı yazacaklar onu bile yapmıyorlar. Neyse, eğer buraya gelmeyi düşünüyorsanız, hele ki yaşama niyetiniz varsa sinirlerinizi aldırmanız ve biraz sabır yüklemesi yapmanız gerekiyor. herşey yavaş herkes sakin, konuşma tarzları hariç tabi. Çoğunlukla dükkanlar kapalı, neymiş siestaymış hem de 13:00 ile 16:00 arası! özellikle pazar günleri turistten başka pek kimse yok sokaklarda. He bi de insanlar genelde birşeyler için söz verip yapmıyorlar. mesela biriyle mi buluşcaksınız konuştunuz herşey tamam, yarım saat kala "canım kusura bakma yarın erken uyanacağımı unutmuşum gelemiyorum" diyebiliyor. bu durum onlarda baya normal. bugün de kapalı mesela heryer. 1 Kasım Azizler Günü'ymüş. yani geleneksel tatil günleri. Azizler Günü, Hıristiyanlıkta bilinen ve bilinmeyen tüm azizlerin anıldığı kutsal gün. (kaynak:All Saints' Day." Encyclopædia Britannica. Encyclopaedia Britannica Ultimate Reference Suite. Chicago: Encyclopædia Britannica, 2010). bugünlük bu kadar. biraz tez yazmak lazım daha dorğusu başlamak. hadi.

31 Ekim 2012 Çarşamba

anne ben Roma'ya gittim döncem.

Evet burdayım 2 aydır. Nedir nasıldır yavaş yavaş kavramaya başladım.. Gece güzel aslında Roma, tarihi yerler elbette ki güzel ama asıl sokaklarını karış karış gezmelisiniz. Heryer bi farklı. Bizim yaşam tarzımızla benzer gözükseler de baya bi fark var aslında. Kahvaltıları, akşam yemekleri, insan ilişkileri.. Pizza ve makarna harici bişey bulmanız baya zor, evet pizzaları gerçekten iyi ama belli bi süre sonra bayıyosunuz. İnsanlar iyi yardımsever ama çoğu maalesef İngilizce bilmiyor hoş benim de süper değil bu yüzden İtalyanca öğrendim 3 haftada, bi de hızlı konuşmasalar.. Geçen hafta'da kısa bi İtalya turuna çıktım arkadaşlarla onları da en kısa zamanda fotoğraflarla aktaracağım ve tabiki bi kaç tavsiyem olacak. hadi kaçtım.